Prof. Dr. Yiğit, “2004’ten beri devam eden yeni doğan işitme taraması ülkemiz için gurur vesilesi, yüzde 90‘ların üzerinde bir oran var. Bazı aileler yeni bir tedavi olacak mı diye işitme cihazından ve koklear implanttan kaçınıyor, bu doğru değil. Şu anda dünyada 500 milyona yakın az ya da çok işitme kayıplı insan var. İleride her 5 kişiden birinde az ya da çok işitme kaybı olma ihtimali var. İşitme kaybı demansı tetikleyen faktörlerden de bir tanesi, oluştuysa en kısa sürede tedavisine bakmamız lazım” dedi.
İşitme kaybıyla doğan ya da doğum sonrası dönemde işitme kaybı olan çocukların erken dönemde tespit edilmesi, uygun tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları büyük önem taşırken bu çerçevede Sağlık Bakanlığı tarafından Yeni doğan İşitme Taraması Programı yürütülüyor. Yeni doğan her bin bebekten 1 ila 3’ünün işitme kaybıyla dünyaya geldiği belirtilirken çocukluk döneminde geçirilen hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve benzeri nedenlerle bu oranın binde 6’ya çıkabildiği aktarılıyor. Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri ve Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi, Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Özgür Yiğit de 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’nde işitme sağlığına dikkat edilmesi ve toplumsal farkındalığın sağlanmasının büyük önem taşıdığına dikkati çekti. İşitme kayıplarının kişilerin sosyal hayatlarını da etkilediğini belirten Prof. Dr. Yiğit, ileride her 5 kişiden birinde işitme kaybı sorunu olabileceğini aktararak uyarılarda bulundu. Yiğit, kişilerin işitme cihazı kullanmaktan çekinmemeleri gerektiğini anlattı.
“Yüzde 90‘ların üzerinde tarama oranı var”
“İşitme; iletişimimiz, sosyalleşmemiz için çok önemli bir fonksiyon” diyen Prof. Dr. Özgür Yiğit, “5 duyudan birisi; özellikle doğuştan işitme kaybı olursa insanların konuşmayı öğrenmesi de mümkün olmuyor. Toplumdaki kişilerle anlaşabilmek için önce etraftaki sesleri, konuşulanları duymamız lazım. 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’nde tekrar vurgulamak istiyorum; işitme çok önemli bir fonksiyon. Kaybetmememiz lazım, bir şekilde işitme kaybı oluştuysa da en kısa sürede tedavisine bakmamız lazım. Doğuştan işitme kayıplı çocuklar yeni doğan işitme taraması ile erken dönemde tanınabiliyor ve tedavisine başlanabiliyor. 2004’ten beri devam eden yeni doğan işitme taraması ülkemiz için bir gurur vesilesi, yüzde 90‘ların üzerinde de bir tarama oranı var. Bin doğumdan 2 ya da 3’ünde işitme kaybı olabiliyor. Bu önemli, yüksek bir oran bunu yakalamak yeni doğan işitme taramasıyla mümkün. İlk 3 ay içinde yeni doğan işitme kayıpları tanınabiliyor, 6 ay içinde de cihazlandırılıyor. 1 yıl içinde de koklear implantsa koklear implant, işitme cihazı ile devam edecekse işitme cihazıyla devam ediyor. Tedaviler, işitme cihazı, koklear implant olmadan o insanların işitme duyularının gelişmesi şu anda mümkün değil” dedi.
“Çocuklarımıza yeni tedavi beklemekle iyilik yapmış olmuyoruz”
Çocuklarında işitme kaybı olan ailelerin mevcut tedavilerden yararlanmamasının çocukları için olumsuz sonuçlar doğuracağını anlatan Prof. Dr. Yiğit, “Bazı aileler özellikle yeni bir tedavi olacak mı diye işitme cihazından ve koklear implanttan kaçınıyorlar, bu doğru bir şey değil. Çocuğa öncelikle sesi yükseltip duyurmak lazım aksi taktirde ‘Yeni bir tedavi bekleyeceğim, cihaz kullanmak ya da çocuğuma implant yaptırmak istemiyorum’ derlerse beynin işitme bölgesi ses duyamayacağı için çocuklar ileride özellikle 4 yaşından sonra körelmeye başlayacak. Dolayısıyla siz yeni tedaviden zaten faydalanmayacaksınız. Çocuklarımıza yeni tedavi beklemekle iyilik yapmış olmuyoruz. 1 yaşında eğer yeni doğan işitme kaybı, total işitme kaybı varsa implant yapmak, daha hafif veya orta derece işitme kayıplarında da cihaz yardımlı işitmeyi sağlamak lazım. Yaşlı vatandaşlarımızın da çekinmeden, utanmadan işitme cihazını kullanması lazım ki iletişim kurabilirsin. Bu farkındalığı oluşturmak için bizim Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği olarak ‘Hayat Duyunca Güzel’ projemiz var şu anda Odyoloji Derneği ile beraber devam ediyor” şeklinde konuştu.
“İleride her 5 kişiden birinde az ya da çok bir işitme kaybı olma ihtimali var”
Dünyada büyük bir insan grubunun az ya da çok işitme problemi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
“65 yaşını geçince 3 kişiden birinde işitme kaybı olma ihtimali var. Dünya Sağlık Örgütü diyor ki; şu anda dünyada 500 milyona yakın işitme engelli insan var, bu total işitme kaybı anlamında değil az ya da çok. İleride her 5 kişiden birinde az ya da çok bir işitme kaybı olma ihtimali var. Bu açıdan da önemli bir problem ama çözümü var. Şu andaki en önemli tedavi cihaz, ileride farklı teknikler ya da farklı tedavi şekilleri çıkabilecek ama duymayı, işitme sağlığını ihmal etmememiz lazım. Kulaklıkla dinlenen müzikler çok yüksek sesle dinleniyorsa tabi işitmeyi özellikle yüksek frekansları etkiliyor. Tiz sesleri insanlar duymamaya başlıyor, duymadığı için insanlar işitip işitmediklerinin de farkında olmuyorlar. Dolayısıyla bir defa vatandaşlarımız gürültüden uzak durmalı. Yüksek sesle müzikleri özellikle gençlerimiz dinlememeli ki işitme sağlığı bozulmasın. Çocukluk çağı işitme kayıplarını biraz daha önemsememiz lazım çünkü gelişmeyi de öğrenmeyi de engelliyor. Belki çocuğun okul başarısızlığı işitme kaybına bağlı özellikle televizyonu yüksek sesle açıyorsa, okulda öğretmenini duyamıyorsa bu tip çocukların bir an önce kulak burun boğaz uzmanına gidip tedavi olmasında fayda var. Bazı işitme kayıplarının tedavisi cerrahi olabiliyor bazılarının kısmen de olsa medikal tedavi olabiliyor. Yaşlılarımız eğer cihazla işitmeleri sağlanabiliyorsa cihaz kullanmaktan çekinmemeli çünkü kullanmadıkları zaman işitme kaybı demansı tetikleyen faktörlerden bir tanesi olduğu söyleniyor, tabi tek bir faktör değil. Yaşam kalitesinin daha iyi olması için işitme sağlığına tüm vatandaşların dikkat etmesi gerekiyor.”